Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Çağdaş Türk Edebiyatları 2 - 5. Ünite Özeti

Dijital

Member
Katılım
11 Ocak 2020
Mesajlar
77
ÇAÐDAŞ TÜRK EDEBİYATLARI II ÜNİTE 5
KIRGIZ SÖZLÜ EDEBİYATI
XX. yüzyıla kadar yazılı edebiyatları yoktur çok zengin bir halk edebiyatı vardır

Halk edebiyatına nazım türleri hâkimdir

Halk edebiyatı türleri içerisinde destan ve halk hikâyeleri önemli bir yer tutar

Eski âdetlerle hayat pratikleri hakkındaki şiirler, bilmeceler, atasözleri, kahramanlık destanları, hikâye ve masallar, efsaneler, dini ve lirik şarkılar zengin Kırgız Folklorunun önemli türleridir. Manas

Destanı Kırgız sözlü edebiyatının şaheseri ve aynı zamanda dünya edebiyatının en uzun destanıdır. 500.000 beyitten fazladır.

Keldibek, Maymanbay, Timbek, Sagımbay Orazbakoğlu, Sayakbay Karalayoğlu önemli manasçılardır

Kısacası Manas destanı sayesinde, atalarının iç dünyasında yer tutmuş olan Manas ruhu sayesinde Kırgız halkı ahlaklı, namuslu, dürüst, saygın olmuşlardır.

Velihanov; “Бул бaлким, кaгaз бетине түшкөнбиринчи кыргыз сөзү болуш керек” “Bul balkim, kagaz betine tüşkön birinçi Kırgız sözü boluş kerek” yani “Bu belki de yazıya geçirilen ilk Kırgız sözü olsa gerektir” demiştir.

Bir başka önemli Manas araştırmacısı ise Radlov Vasiliy Vasiliyeviç’dir.

19. yüzyılın 60’lı yıllarında bugünkü anlamda ulaşım araçlarının olmadığı bir dönemde deve üzerinde

Orta Asya’yı dolaşan Radlov, Aladağ’a geldi, Sarı Özen, Çüy, IsıkGöl, Karkıra gibi yerleri görüp

Manas derlemeleri yaptı Kırgız sözlü edebiyatında musikiyle iç içe girmiş bir şiir geleneği vardır.

Kırgız halk şairlerine “akın” denir

Bu şiirlerden, defin törenlerinde okunanlara “koşok”; hasret ve şikâyet konulu olanlara “koştoşu”; medhiyelere “maktoo”; taşlamalara “korgoo” denir

Bunların dışında emgek (emek), beşik, oyun, aşk, nasihat, aytış şiirleri ve didaktik eserler (atasözleri, vecizeler, bulmacalar, yalan ve abartmalar), mit ve masallar kırgız edebiyatının zenginlikleridir

Koşoktor kız evlendiğinde ve insan öldüğü zaman söylenir. Bu şiirle iç acılarını dışarıya aktarır.

Yiğit Manas için her şeyden önce şunlar önemlidir, kıymetlidir, kutsaldır

Atayurt yani ülke kutsaldır, onun bağımsızlığı, özgürlüğü, kendi kendine yeterliği kutsaldır. Aladağ’ın birlik ve bütünlüğü, çalışkan halkın ihtiyaçları önemli ve kutsaldır. Ana dil kutsaldır. Gerçek dostluk ve fedakârlık kutsaldır. Atayurt ta yürütülen helâl işler kutsaldır. Memleketin, halkın önündeki farz, ar ve namustur. Geçmişten beri süzülüp gelen örf ve âdetler kutsaldır. Ana kutsal, baba kutsaldır.

Büyüğüne hürmet gösteren, kadınların kadir kıymetini bilen, misafirperverlik kutsaldır. Dağların ak zirveleri gibi temiz edep ve iman kutsaldır. İşte Manas destanı bütün bu özellikleri taşıdığı için Kırgız halkının gözünde kutsaldır

· Emek şiirleri – uz, hayvancılık, çiftçilik ve buna benzer işlere bağlı şiirler içerir.
· Emek şiirleri iş zamanında işi daha kolaylaştırmak amacıyla söylenir.
· “Op Mayda”, “Çalgıçı”, “Bekbekey”, “Şırıldan” emek şiirleri örnekleridir

Beşik şiirleri, çocukları beşikte sallarken söylenir. Burada annenin ümidi, dileği ifade edilir

Aşk şiirleri iki gencin isteklerini, amaçlarını sanatsal bir şekilde anlatan eserlerdir. Aşk şiirleri Seketbay ve Küygön olarak ikiye ayrılır Seketbay aşk şiirlerinde kızın güzelliği anlatılır, Küygönde ise her hangi bir nedenden dolayı sevgilisine ulaşamadığında çekilen acılar anlatılır. Mölmölüm bir seketbay aşk şiiridir: Nasihat şiirleri insanlara öğüt vermek amacıyla söylenir

Makal ve lakaptar (atasözleri): Makal, kısa fakat imajı okura bırakmadan tamamlayan, terbiye verme amacında kullanılan atasözlerine denilir

Lakaplar, düşünceyi bitirmeden dinleyene bırakır. Lakaplar kendi başlarına kullanılmaz. Bunların neden ve ne zaman söylenildiği bellidir

Mitler ve efsaneler, Kırgızların doğaya, topluma, dünyaya olan bakış açılarından, davranışlarından, örf ve âdetlerinden, hayallerinden çıkmıştır

Kırgız mitleri ve efsaneleri teşhis sanatı denilen canlandırma yani anemist, bir eşyaya tapınma yani fetişizm veya totemizm ve olağanüstü güçlerle, büyüyle doludur

Mesela “Tootay Mergen cana üç arkar” (Tootay Mergen ve üç dağ keçisi), “Kayberendin Eesi” (Yok olanın sahibi), “Döötü Usta cana İtelgi” (Döötü Usta ve İtelgi/mitolojik bir kuş), “Kız Küyöö” (Kız damat) v.b. mitler ve efsaneler mevcuttur.

XX. YÜZYILDA KIRGIZ YAZILI EDEBİYATI
Kırgızlarda yazılı edebiyat 1920’lerden sonra gelişmeye başlamıştır

Ekim 1917’deki Bolşevik İhtilâlinden sonra alınan önemli kararlarla Orta Asya coğrafyasında okullaşmaya önem verilmiş ve halkın eğitimden geçirilmesi kararlaştırılmıştır

Nitekim eğitim sayesinde 20’li yılların ilk yarısında gazeteler yayınlanmaya başlanmış ve bu gazetelerde de Kırgız yazılı edebiyatının ilk örnekleri görülmeye başlanmıştır

Diğer taraftan Kasım Tınıstanov’un da ilk şiirleri Kazak Türkçesinde yazılmış ve Kazak gazetelerinde yayınlanmıştır

Üniversite öğrencileri de Erkin Caş adında bir duvar gazetesi ile Tunguç Adım adındaki el yazısı ile çoğaltılarak yayınlanan dergiyi yayınladılar. Bu gazete ve dergilerde Kırgızca şiirler, makaleler, kısa öyküler yayınlanıyordu.

1919-24 yılları arasında Alma-Ata’da Kömek adlı Kazakça yayımlanan gazetede ve Taşkent’te Ak Col gazetesinde, Şolpan , Cas Kayrat dergilerinde genç Kırgız yazarlar Kasım Tınıstanov, Sıdık Karaçev, O. Lepesov, A. Tokombaev, K. Bayalinov, C. Tülögabılov, İ. Kudaybergenov, M. Bayçerikov’un şiirleri ve öyküleri yayınlanmaya başlamıştı Erkin Too gazetesi ve Leninçil Caş gazetesi, edebî eserlere geniş yer vermiştir

İnsanoğlunun iyi-kötü sıfatlarını anlatan “Kız-Cigit” (Kız ve Delikanlı) Kırgız yurdunun doğasını, bitkilerini, hayvanlar dünyasını, bütün zenginliklerini gözler önüne seren “Kerme- Too” (Kerme Dağ), “Cindi Suu” (Deli Su), “Buudaylık” (Buğdaylık), “Bürküttün Toyu” (Kartalın Saltanatı) gibi eserleri
miras olarak kaldı.

Büyük tartışmalar ve zıtlıklar getiren en büyük eseri “Zar Zaman” dır
Moldo Kılıç Şamırkanoğlu
Sovyet Kırgız Edebiyatı’nın ilk şairleridir

Şiirlerinde yeni Sovyet ideolojisini överek, rejim doğrultusunda eserler vermişlerdir

Kasım Tınıstanov milliyetçi fikirleriyle öne çıkan ve şiirlerinde Kazak ve Kırgız toplumlarında sınıf çatışması olmadığını belirterek, anti-sosyalist temaları işleyen önemli bir şahsiyettir Kırgız akınlarının en ünlü ve büyüğüdür

Sanatçılığının ilk dönemlerinde kendi yaşadıklarını anlatan “Alımkan”, “Nasılkan” gibi aşk şiirleri, toplumdaki olumsuzlukları eleştiren “Beş kaman”, “Arzımatka” şiirleri, insan hayatını açıklayan felsefi şiirleri, “Emne Kızık” yani “Ne ilginç” şiiri, “Güldöp al” yani “Eğlen, hayatın tadını çıkar” gibi şiirleri vardır

Ekim ihtilalinden sonra yeni dönemi öven şiirler de yazmıştır.

Sadece bir akın değil aynı zamanda bir aytışçı yani ozan atışmalarına katılan bir şair idi.

Çok zeki olması, hızlı ve güzel cevaplar verebilmesi, üstün kabiliyeti sayesinde Naymanbay ve Arzımat gibi büyük akınları aytışlarda yenmeyi başarmıştır

Komuzu ustalıkla çaldığı için zamanının ünlü kopuzcularından olmuştur

Caş Kıyal” (Genç Kıyal), “Güldöp al” ve “Alımkan” küyleri yani sözlü ezgileri, “Toguz kayrık” (9’lu kopuz metodu), “Çon kerbez”, “Min Kıyal” yani “Bin hayal” gibi küyleri (ezgileri) onun usta kopuzcu ve besteci olduğunu göstermektedir

Şairin “Güldöp al” şiirini okumak isterseniz kitaptan sayfa 124 e bakabilirsiniz. Gerçek ismi Bayımbet Abdrahmanov’dur.

Moldo, eğitimini çevredeki din mektebinde aldı. Bu eğitim onun almış olduğu ilk okuma-yazma eğitimi oldu.

Kırgızların sosyal yaşantısında önemli bir yara olan genç kızların yaşlı erkeklere kendi rızası olmadan mal karşılığında verilmesini “Чaлгa берген кыздын aрмaны” “Çalga bergen kızdın armanı” yani “Yaşlı adama verilen kızın kederi” adlı şiirinde anlatır

Genç yaşta iken İslamî usülde aldığı eğitimi Rus tarzında eğitim ile tamamladı. erkin Too gazetesinin redaktörlüğünü yaptı.

Kırgız sosyal hayatının önemli meselelerine şiirlerinde yer verdi

Genç Kırgız kızlarının mal veya köle gibi satılmasına, yaşlı erkeklere verilmesine karşı duruyordu

Kadınlara haklarının verileceğini ümit ederek Ekim İhtilalini ve Lenin’i öven şiirler yazdı “Castarga” yani “Gençlere” ve “Kız karındastarıma” yani “Kız kardeşlerime” başlıklı didaktik şiirler de yazdı.

Kırgız halkının daha da uyanmasını istiyordu

SOVYETLER BİRLİÐİNİN İLK YILLARINDA KIRGIZ EDEBİYATI
1920’li ve 1930’lu yıllarda Kırgız Edebiyatı, Sovyet rejimine uygun bir edebiyat meydana getirir

Aalı Tokombayev, Coomart Bökönbayev ve Kubanıçbek Malikov bu dönemin önde gelen edipleridir.
Halkların kardeşliği, Ekim ihtilâlinden sonra Kırgız Türklerinin siyasi ve sosyal alanda kaydettiği gelişmeler, toplum yararı için fedakârlık gösterme, feodal bağlardan ve burjuva geleneklerinden kurtuluş belli başlı temalardır
“Birinci Strofa” ve “Eski Çon” gibi şiirleri okul dergisi olan İnternatsional dergisinde çıktı “Kurmanbek” destanının nazım ve nesir türünde kısa versiyonunu Şolpan dergisinde Kazak dilinde yayınladı

Kırgız halkının “Ürkün” yıllarında yani 1916’da başlayan Rus Çarından Çin’e kaçış yıllarında yaşanan güçlükleri ve sıkıntılı hayatı şiirlerine yansıttı.

1924’te Viladimir İlyiç Lenin’in ölümü üzerine duygusal şiirler yazdı

Lenin Tuuraluu yani Lenin Hakkında adlı bir derleme kitap yayınladı. “

Birinci Strofa” adlı ilk şiirinde Ekim İhtilalini övdü, Lenin’in gelişiyle Kırgız halkının bilimsizlikten, eğitimsizlikten, cehaletten kurtulacağı ümidini ifade etti

Kasım Tınıstanov
Togolok Moldo
Toktogul Satılganov
Toktogul Satılganov ve Togolok Molda
Aalı Tokombayev

Akın ve dramaturg yani oyun yazarıdır

Onun ilk “Cer alan kedeylerge” yani “Yer alan fakirlere” isimli şiiri 1927’de yayımlanmıştır

Emgek Tölü (Emek, ), Altın Kız (1934), Coomarttın Irları (Coomart’ın Şiirleri), Komuz, , Çabuul (Çapul) isimli kitapları yayımlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşına dair “Koş Ala-Too, uulun ketti maydanga” (Hoşçakal Ala-Dağ, oğlun gitti cepheye) isimli şiiri,

“Acal menen Ar-Namıs” “Çepten erdin küçü bek” (Cephede er güçlü) gibi şiirlerini yazmıştır. İlk şiirleri de Erkin Too gazetesinde yayınlandı

Kırgız kadınlarına toplumun gereken değeri ve önemi vermediğinden, yeterince ilgi göstermediğinden yakınıyordu.

Sen coldoşum” “Sen yoldaşım” adlı şiirinde bu konuyu şöyle dizelere dökmüştü (kitaptan okuyabilirsiniz)

Malikov yalnızca didaktik eserler vermekle kalmadı, ülkesini ve halkını öven lirik şiirler de yazdı Tuulgancer” yani “Doğduğum yer”de asumanın altında parlayan göllerini överken görmüş olduğu başka güzel yerler ile karşılaştırmaktan geri durmaz

II. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASINDA KIRGIZ EDEBİYATI
II. Dünya Savaşı yıllarında ve sonraları Sovyet topraklarının korunması, kahramanlık ve fedakârlık temaları revaç bulup, daha çok savaş konuları işlenir

1950’li yıllarda gelenekçilik ve yenilikçilik konuları tartışılmaya başlanır.

Bazı yazarlar ve eserler tenkit edilir. Altmışlı ve yetmişli yıllarda ideolojiye ve Lenin’e duyulan hayranlık yeniden işlenir.
Seksenli ve doksanlı yıllarda Sovyet temaları, Kırgız Türklerinin edebiyatından çıkar, geçmişteki yanlışlıklar eleştirilmeye başlanır

Dostoruma Kat yani Dostlarıma Mektup adlı kitabı yayınlandı Kırgızistan’ın Pioneri gazetesinde redaktör olarak çalışmaya başladı

Coomart Bökönbayev
Kubanıçbek Malikov
Süyünbay Eraliyev

Cengiz Aytmatov
Kırgızlar arasında çok bilinen ve başrolünü Bübüsara Beyşenaliyeva’nın oynadığı “Ak Möör” adlı destansı şiiri yeniden kaleme aldı

Ak Möör adlı genç Kırgız kızı daha küçük yaşta iken Cantay adlı yaşlı adam ile evlendirilir…… şeklinde devam eder

Her türlü engel ve güçlüklere rağmen genç Ak Möör ile Bolot’un buluşma sahnesi olan Göl ile ak kuğu manzarası bu epik şiirde sanatkârane bir tarzda anlatılmıştır.

Kırgız Halkının Toktogul Ödülü sahibi yazar ve şair olan Cusuyev, 1950’li yıllardaki Kırgız edebiyatına önemli katkılarda bulundu

Öğrencilik yıllarındaki ilk şiir denemelerini Emnelikten Süyömün yani Neden Seviyorum adlı şiir kitabında yayınladı.

Ümit adlı kitabını 1960’ta yayınladı. Cengiz Aytmatov’un “Yüzyüze” adlı hikâyesinden esinlenerek “Seyde” isimli iki perdelik dramatik şiirini kaleme aldı.

Hikâyedeki kahraman İsmail’in karısına yenilip, iki elini kaldırdığında Seyde ona üzülmüştü. “Ben nasıl yanıldım” diyebilmişti

Kırgız tarihinde Rus Çarına sığınma zamanında halkın zayiat vermeden geçişini sağlayan Kurmancan Datka’yı ve o dönemin siyasî hayatını konu alan Kurmancan Datka isimli manzum romanını yazdı Kurmancan Datka’nın Kırgız halkını Rus zulmünden kurtarabilmek için oğlunu feda edişini dramatize eder. Bu trajik tarihî vaka eserde başarılı bir şekilde verilir. Ana ile oğul arasındaki konuşma dikkate değer.

Dram ve nesir türünde eser veren ilk Kırgız sanatçılarındandır

Onun öyküleri (“Üylönüüdön kaçtı” yani Evlilikten kaçtı, “Süygönünö koşula albadı” yani Sevdiğine ulaşamadı,

“Armanduu eki caş” yani Kederli iki genç), hikâyeleri; (Erksiz Kündördö, Erik Tanında ) realist nesirin ilk ürünleridir.

Erksiz Günlerde yani Özgürlüksüz Günler hikâyesinde zenginlerin baskısı altında kalan kadınların hukuksuzluğunu anlatmıştır.

Zuura isimli bir genç kızla yaşlı ve zengin Mamırbay evlenmeye karar verir ancak Zuura sevgilisi Çolponbay’a ulaşmak için evinden kaçar fakat dağ arasında kalır ve kurtlara yem olur.

Onun “Şandan cürök” yani “İlham al yürek” şiirinde şiir sanatının yeni formu gözükmektedir. Didaktik şiir değil sembolik şiir örneğidir

Karaçev, Sovyet yönetimi tarafından “halk düşmanı” ilan edilerek siyasî bir suçlamayla Stalin rejiminin kurbanı olarak öldürülmüştür
Kırgız edebiyatının en büyük ismi, Cengiz Aytmatov’dur Aytmatov’un eserleri pek çok ülke diline çevrilmiştir.

“Cemile” adlı hikâyesiyle ünlenen Aytmatov’ Yüzyüze, Selvi Boylum, İlk Öğretmen , Deve Gözü, Toprak Ana, Gülsarı , Beyaz Gemi , Gün Olur Asra Bedel , Dişi Kurdun Rüyaları gibi hepsi şaheser niteliğinde olan birçok roman ve hikâyesi bulunmaktadır

II. Dünya Savaşı başladığında yalnızca 13 yaşında bir gençti.

Savaşın başlamasıyla birlikte cephe gerisinde yaşanan bütün zorluklara hem ailesiyle hem de geride kalan kadın ve yaşlı Kırgız halkıyla birlikte göğüs gerdi. Savaş yılları onlar için dayanılması güç yıllardı.

Kırgızca yayınlanan “Gazetçik Dzüyo” , “Ak Caan” (Beyaz Yağmur) , “Tünkü Sugat” (Gece Sulaması), “Asma Köpürö” adlı öyküleri Aytmatov’un edebiyat sahasına attığı ilk adımlar olarak kayda geçti

Daha sonra herkesin çok ilgisini çeken gerçek bir edebî eser olan “Betmebet” yani “Yüzyüze” hikâyesini yayınladı

“Yüzyüze hikayesinde özellikle İsmail karakteri Kırgız halkı için beklenmedik bir şeydi. Zira o zamana kadar bu kadar derinlemesine psikolojik tahlillere girişilmiş bir öykü veya romana tesadüf edilmemişti.

Bunun sebebi de İsmail’in cepheye gitmek istemeyişi ve onun psikolojik mücadelesi, özellikle Seyde ile ters düşmesi, komşunun tek ineğini kesmesi Kırgız halkı için şok edici bir durumdu; zira cepheden kaçmak gibi bir düşünce Kırgız halkının aklında yer edinmemişti

Bir sonraki öyküler “Samançının Colu” veya daha bilinen adıyla “Toprak ana” ile “Cemile” idi
Bu iki öyküde de Kırgız kadınlarının savaş yıllarındaki zorluklara göğüs germesi, tabiatla mücadelesi derin psikolojik tahlillerin yanı sıra, Louis Aragon’a “Dünyanın en güzel aşk hikâyesi” dedirtecek kadar etkili bir aşkı konu edinmiş olmasıydı

“Cemile” öyküsü yayınlanır yayınlanmaz değişik tepkiler aldı.

Sooronbay Cusuyev
Alıkul Osmonov
Çok beğenenler de çok eleştirenler de oldu. Fakat Kazakların meşhur yazarı Muhtar Avezov yazmış olduğu destekleyici mahiyetteki makalesi ile bu tartışmaya bir son verdi

Toprak ana öyküsünde kocasını ve üç oğlunu cepheye gönderen, gelini Aliman ile cephe gerisinde yaşanan güçlükleri göğüslemeye çalışan Tolganay’ın toprak ile dertleşmesi söz konusudur

Cemile konusu Evli bir kadının kocası cephede savaşırken bir başka erkeğe âşık olması toplum ve gelenekler tarafından hoş görülen bir durum değildir. Fakat gönül ferman dinlemez ve birbirine âşık iki genç el ele köyü terk ederler

Al yazmalım selvi boylum Türkiye’de en çok okunan ve bilinen eseridir. Aysel, küçük oğlu ile birlikte sevdiği erkek İlyas’ı değil, zor zamanlarda onlara kol kanat geren Baytemir ile kalmayı tercih eder. Okuyucu bu durumdan “aşk emek ister” gibi bir çıkarımda bulunur; zira İlyas, Aysel’e olan aşkına ihanet etmiştir. Dolayısıyla emek verilmeyen bir aşkın devam etmesi mümkün
görünmemektedir

Gülsarı Türkiye’de Elveda Gülsarı, Kopar Zincirlerini Gülsarı gibi değişik isimlerde yayınlanmıştır. Eserde asıl kahraman durumunda olan Gülsarı’ya yazar sembolik bir anlam yükleyerek Kırgızların temsilcisi olarak betimlemiştir. At, güzeldir ve yarışmalarda birincilikler kazanmıştır Sovyet rejiminin kurulduğu yıllarda sisteme inanmış, ülkenin geleceği açısından rejimin getirdiği yeniliklerin toplumu geliştireceği fikriyle ateşli bir savunucusu olmuştur Cephe dönüşü ise daha önce sırtını döndüğü
Kırgız gelenek ve göreneklerinin, folklorik unsurlarının, hayat tarzının aslında öyle birdenbire dışlanacak kadar basit olmadığının farkına varmıştır. Rejim, daha önce söylendiği gibi refah ve mutluluk getirmek yerine insanlara acı ve ağır şartlar getirmiştir. İdareciler son derece katıdır ve halka rağmen halkı yönetmeye çalışmakta, onlara değer vermemektedir.

Gülsarı’yı da kolhoz başkanı sahiplenir. Tanabay’ın elinden bir şey gelmez. Fakat akıllı ve duygusal at Gülsarı, ayağına vurulan zincirleri kırarak sahibine kaçar. Bu bir özgürlüğe kaçış imgesidir. Bu sebeple at eserde yüceltilir, onunla birlikte Kırgız kültürü ve değerleri de ön plana çıkarılır.

Yöneticilerin atı iğdiş edecek kadar gözü dönmüştür. Sovyet rejimini temsil eden
idarecilerin bu acımasız davranışı tasvir edilerek yazar tarafından rejim eleştirisi yapılmıştır

Ak Keme yani Beyaz Gemi ağır bir eleştiriye uğrayan orman koruma muhafızı olarak rejimi temsil eden Orozkul vardır. Hiçbir inancı olmayan bu devlet memuru, Kırgız halkının inançlarına da değerlerine de ehemmiyet vermez, onlarla alay eder.

Kaynatası Mümin dede ise annesi ve babasının terk ettiği torunu isimsiz çocuğa ve onun temsil ettiği Kırgız gençlerine önemli mesajlar vermekte, onları Kırgız değerleri ve inançları konusunda uyandırmaya çalışmaktadır. Bilinçli bir karakter olmasa da yazarın Mümin dede tiplemesi son derece başarılıdır. İsimsiz küçük çocuk ise herhangi bir Kırgız genci tarafından hiç tereddütsüz benimsenebilecek kadar başarılı bir tip olarak okuyucunun karşısına çıkar. Eserde geçen Maral ana ise Kırgız halkının bütün geçmişini ve geleceğini, inanç ve değerlerini temsil etmesi açısından önemlidir. Orozkul’un hem de Mümin dedeye Maral anayı vurdurması bardağı taşıran son damla gibidir. Çocuk eserin sonunda intihar ederek belki de şahsında temsil ettiği saflık, güzellik, iyilik, hoşgörü gibi evrensel değerlerin ölümsüzleşmesini sağlamıştır

Gün Olur Asra Bedel Aytmatov’un en çok ilgi uyandıran eseridir. Bunun en önemli sebebi de yazarın eserde anlattığı Nayman Ana efsanesidir. Efsanede Nayman Ana, oğlu Colaman’ı savaşta yitirmiş bir ana olarak betimlenir. Oğlunun öldüğüne bir türlü inanamayan kederli ana, onu aramak için devesi Ak Maya ile yola düşer. Oğlunu bulduğunda o artık başına geçirilen deve derisinden şire ile “mankurt”laştırılmıştır. Düşmanın işkenceyle “mankurtlaştırdığı” yani “ötekileştirdiği” Colaman, anasını okuyla vurup öldürecek kadar geçmişinden habersizdir; zira hafızası silinmiştir. Yazar bu tarihî hadiseyi geliştirerek Nayman Ana’nın gömüldüğü ve Kırgızlarca kutsallaştırılan Ata-Beyit’in Sovyet yönetimi tarafından üzerine uzay üssü kurulmuş olduğunu, dolayısıyla Kırgız halkının hafızasının yok edilmek istendiğini anlatmaya çalışır. Dönemin iki süper gücünün bütün insanları köleleştirmek için uzayda işbirliği yaptığını da bu eserde vermeye çalışır. Yeni ve savaşın olmadığı bir başka gezegen
keşfeden bilim adamlarının dünyaya dönmesi engellenir. Barışın hâkim olduğu gezegenden herhangi bir sinyal gelmesini önlemek için de dünyanın etrafını manyetik bir alanla kaplarlar. Böylece yeryüzündeki insanların savaşsız bir dünyadan haberdar olmasını engellemiş olurlar. Yevgeniy Zamyatin’in Biz ve George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı ütopik eserinden sonra “ötekileştirme” veya “köleleştirme” konusunda yazılmış önemli bir eser olarak dünyada da gereken ilgiyi görür.

Romanın başkişisi Yedigey vasıtasıyla yazar, Sovyet döneminde özelde Kırgız-Kazak halkının, genelde de bütün insanlığın değerlerinden nasıl uzaklaştırıldığını bu eserinde göstermek istemiştir 10 Haziran 2008’de hayata veda etti. Cenazesi devlet töreniyle babasının gömüldüğü yer olan Bişkek’e yakın ÇonTaş bölgesinde Ata-Beyit’e defnedildi Tarihî romanları ile dikkat çeken bir yazardır

Tölögön Kasımbekov
Canı Coş ilçesinde Ab Col köyünde doğdu. Kırgızistan Devlet Üniversitesi Filoloji bölümünden mezun oldu

AlaToo edebiyat dergisinde sorumlu sekreterdi

İlk öyküsü “Cılkıçının uulu” yani “Çobanın oğlu” Sovettik Kırgızstan , bugünkü Ala Too dergisinde basıldı.

Kendi hayatını anlatan “Adam bolgum kelet” yani “İnsan olmak istiyorum” adlı hikâyesi yayınlandı.

Yazarın tercüme edilerek Türkiye’de de basılan önemli eseri Sıngan Kılıç yani Kırılan Kılıç adlı tarihî romanı üzerine pek çok olumlu tepki aldı.

İki ciltlik eserde Hokand Hanlığı döneminde Kırgızların hayatı ile halkın sosyo-politik ve sosyo-ekonomik durumunu anlattı

Rus Çarı’nın işgalci politikalarını bu eserinde tasvir etti. Romanın önemli bir özelliği de eserde anlatılan kahramanların tarihten birebir alınmış olmasıdır.

Mesela Alımbek, Alımkul, İshak, Şerali, Kudayarhan, Abdırahman, Çerniyayev, Skobelev gibi isimler o döneme damgasını vurmuş siyasî figürlerdir.

Kırgız halk şairi Toktogul’un hayatına ve kişiliğine eserde genişçe yer verdi. Cetilgen Kurak adlı romanı yayınlandı

Kırgızistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Sıngan Kılıç adlı romanını tekrar yazdı Baskın adlı tarihî romanı ise 2000 yılında yayınlandı

Kırgızların 19. Yüzyılda Ruslar tarafından tamamen yok edilmeye çalışıldığı dönemi kaleme alan yazar, Sovyet döneminde de “Sovyetleştirme” politikasını tecrübe etmiş halkı uyandırabilmek için “Bozkurt” adlı hikâyesini yayınlattı.